1 Nisan 2009 Çarşamba


“ UZUN KIZ
Uzun kız, Şerife Abla, yoksulları kollayan ,abdestinde, namazında tanıyanları tarafından sevilen, iki tane örnek kız yetiştirmiş, pişirdiği yenen diktiği giyilen yoksulları gözleyen hanım bir kadın. Evleri Mahdı Pınarının karşı tarafına isabet eden sağ köşede, iki katlı ahşap yapıda ve konak denebilecek tipte bir evdir.
Bekçi İbrahim, Seviller Mahallesinin bekçisi olup, hava kararınca göreve başlar, güneş doğunca nöbeti bırakır. Sabaha kadar sokak aralarında dolaşıp, insanların rahat uyuması için hırsıza- uğursuza fırsat tanımayan bir kişi. Şehre göçeli seneler olmuş, bir sanat öğrenememiş, yer-yurt, tarla-taban, sermaye olmadığından bekçiliğe soyunmuş. Geceler boyunca sokak sokak dolaşıp, muayyen zamanlarda düdüğünü öttürerek varlığını bildirir.
Ancak uykusuzluk onun en büyük düşmanı. Gündüz ne kadar uyusa da gecenin ilerleyen saatlerinde uykusuzluk ensesine bindiği zaman, hele de sabah ezanlarına yakın dayanılmaz hal alınca, bir çare bulmak durumunda olduğunu hissediyor. Bir gün çuval (harar) tedarik ediyor. Koltuğunun altında sokak aralarında dolaşıyor. Ne zamanki uyku dayanılmaz bir şekilde onu esir alınca, bir köşe ayarlıyor, çuvalın içine girip, düdüğünü bir daha çalıyor ve çuvalın ağzını içerden boğarak kapatıp hafif bir şekerlemeye geçiyor. Ara sıra, kafasını dışarı çıkarıp düdüğünü öttürüyor ve tekrar kafayı içeri çekip hem kendisine göre uykusunu çekiyor hem de kendini soğuktan ve âmir-polislerin âni kontrol baskınlarından koruyor. İşte o sabah da, Bekçi İbrahim, Mahdı Pınarının sol karşısında elektrik direğinin dibi ile duvar arasını ayarlayıp, çuvalına girip, düdüğünü hızlıca birkaç kere öttürüp- varsa hırsızlara gözdağı verdikten sonra- o en tatlı uykusuna geçiyor. Şerife abla da , o sabah, gün namazını kılmış, uykusu olmadığından, tan ağarıp güneş doğuşu alaca karanlığında, Aşağı Tekke camisinden sabah namazlarını kılıp, çarşı içine geçenleri gözlemek üzere, sofadaki ( hanay’daki),sokağa bakan penceredeki kerevete (sedir) oturup, alnını cama dayayarak, sokağı seyre dalmış.
Aydınlığın karanlığa galip geldiği sıralarda, gözü elektrik direğinin dibindeki çuvala ilişmiş.“Hah” demiş.“ Cevahir Abla pazardan mallarını eve çekerken bu çuvalı düşürmüş”.
Cevahir Abla; iğne , düğme, incik, boncuk, iplik, makara vesaire gibi çerçi mallarını, Gerede’nin pazarı olan cumatesi günü, pazarda yayar, satış yapar, akşamına da çuvallara koyup at arabasıyla evine götürür. Geliş-gidiş yolu, Şerife Abla’nın evinin önüdür. “Cevahir Abla’nın çuvalını emniyete alayım, hırsızın-uğursuzun eline geçip de Ablam zarar görmesin” diye hemen davranıp aşağı inmiş. Sokağa fırlamış. Başka gören var mı diye sağa sola bakmış yapılı kadın olduğundan, dolu çuvalı bir hamlede salla-sırt edip, on adımlık sokağı geçip, kapıdan içeriye toprak zemin üzerine (köçö) ye atmış.
Uyku sersemliğiyle, Bekçi İbrahim ne olduğunu anlayamadan, kıçının üzerine pat diye yere vurup, acıdan “vay anam” diye bir feryat bırakınca, Şerife Abla’da korkudan şafak atıyor ve “Ecinniler bastı burayı”diye ev halkını feryat-figan ayağa kaldırıyor.Bayılma derecesinde korkunun pençesinde, içinden ses çıkan çuvala bakarken, Bekçi İbrahim de korkudan altını ıslatmış vaziyette, vözül-vözül çuvalın içinden çıkarken durum anlaşılıyor. İbrahim ekmeğinden olmasın diye ses çıkarmıyorlar. Şerife Ablanın elini öptürüp affettiriyorlar ve mesele de böylece kapanmış oluyor.” Anlatan:M.Kemal Özyiğit (Gerkav Bülteni-Nisan-1997- Anılarım. Shf-26 )

Torunu olarak, teyzem ve annemin anlattıklarından aklımdan kalan final şu: “ Direğin dibindeki kuytuda annanem çuvalı kaldırmış. Çuval birdenbire debelenince annanem çok korkmuş çuvalı can havliyle yere bırakarak, feryad-ı figan bağırarak eve girmiş. Aynı zamanda çuvaldan biri çıkmış, o da bağıra-çağıra feryatlar içinde koşup kaçmaya başlamış.
Ertesi gün Bekçi İbrahim’i sokakta sivil kıyafetle görmüşler. “Hayrola” demişler. O da “ Bekçilik tekin iş değil. Geceleyin insana cinler-ecinler görünüyor. Bu iş hayırlı bir iş değil” demiş.
(Fotoğraf muhtemelen 1953 yılında Gerede Esentepe'de çekilmiş. Ortadaki annanem, annem Hacer ve ben, sağda teyzem Sevim ve ablam Harika.)